Header Ads


Ağrılar ile İlgili Bulunmaz Bir Kaynak (AĞRI SENDROMLARI)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AĞRI SENDROMLARI
I. Baş Ağrıları
Yaşamının herhangi bir döneminde baş ağrısından yakınmayan insan yoktur. Ancak baş ağrılarını da iki şekilde değerlendirmek gereklidir. Birincisi çeşitli hastalıkların bir bulgusu olarak baş ağrısı, ikincisi ise başlı başına bir hastalık olarak baş ağrısı. Birinci gruptaki baş ağrıları genellikle gözlerden, kulak, burun boğaz hastalıklarından, dişlerden kaynaklanan baş ağrılarıdır. Bu gruptaki baş ağrıları altta yatan patolojik neden kolay saptandığı için daha kolay kontrol altına alınırlar.


Asıl sorun oluşturan ikinci gruptaki baş ağrılarıdır. Bu gruptaki baş ağrıları çeşitli kliniklere başvuran ağrılı hastaların yüzde 30'unu oluşturan migren benzeri ağrılardır. Baş ağrılı hastayı değerlendirirken ayrıntılı bir sorgulama gereklidir. Bu sorgulama sırasında


Asıl sorun oluşturan ikinci gruptaki baş ağrılarıdır.
1. Kafa içinde ağrıya neden olan yapılar hangileridir?
2.  Bu yapılardan kaynaklanan ağrılar nerelerde hissedilir?
3. Hangi sensoryal yollar ve üst merkezlere iletir.
4. Ağrı mekanizması nedir?
5. Tedavide düşünülmesi gereken önlemler nelerdir?
Bu gibi soruların ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gerekir. Tüm baş ağrılarında ortak olarak değerlendirilmesi gereken noktalar şunlardır.
Ağrının başladığı saat, en çok algılandığı nokta ve böl-geler, süresi, baş ağrısı nöbetlerinin yanısıra ortaya çıkan bulantı, kusma, görme bozukluğu, nörolojik bozukluklar,davranış değişiklikleri gibi bulgular, hastanın soy geçmişi, ruhsal durumu baş ağrısında ipuçları verebilir.
Baş ağrısı kafa içerisinde yer kaplayan tümör, beyin kanaması gibi organik bir hastalığın belirtilerinden birisi olabilir. Bu nedenle baş ağrısı tanısında çok dikkatli olmak gerekmektedir.
1. Baş Ağrısının Mekanizması - Baş ağrısı oldukça karmaşık bir olgudur. Etkenine göre birçok mekanizma baş ağrısından sorumlu tutulmakta hem merkezi hem periferik sistemler baş ağrısının ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Burada ağrıya duyarlı yapılar üzerine doğrudan bası bu yapıların çekilmesi veya gerilmesi bu yapıların kanlanmasını sağlayan damarlarda genişleme, kas kasılması ve enfla-masyon (yangı) nedenler arasında sayılabilir. Ayrıca endokrin sistem tarafından salgılanan hormonlar ve sinir sisteminin salgıladığı nörotransmiterler baş ağrısında rol oynamaktadır.

2. Sınıflandırma - Baş ağrılarını çok çeşitli şekillerde sınıflandırmak mümkündür. Genellikle kullanılan bir sınıflama şu şekilde yapılabilir.
1) Migren tipi damarsal baş ağrıları,
2) Kas kasılması baş ağrısı,
3) Kombine yani vasküler ve kas kasılması baş ağrısının birlikte bulunuşu,
4) Burundan kaynaklanan reaksiyona bağlı baş ağrısı,
5) Migren dışı damarsal baş ağrısı,
6) Psikiatrik nedenlere bağlı baş ağrısı,
7) Kafa içinde inflamasyona bağlı baş ağrısı,
8) Gözden, kulaktan, burun ve sinüslerden kaynaklanan baş ağrıları,
9) Dişlerden kaynaklanan baş ağrıları,
10) Boyundaki yapılardan kaynaklanan baş ağrıları. Migren tipi damarsal baş ağrıları da kendi arasında çeşitli şekillere ayrılırlar.
1) Klasik migren,
2) Adi migren,
3) Küme baş ağrısı,
4) Hemiplejik ve oftalmoplejik migren.

Migren Hakkında  kamuoyunda çok sık düşülen bir yanılgı her türlü yarım baş ağrısının migren olarak kabul edilmesidir.

Ancak kamuoyunda çok sık düşülen bir yanılgı her türlü yarım baş ağrısının migren olarak kabul edilmesidir. Migrenin tedavisi zor bir hastalık olması hastaları umutsuzluğa sevkeden diğer bir yanılgıdır. Çoğu hasta migreni tedavisi imkansız bir hastalık olarak nitelendirir. Hastadaki bu umutsuzluk migrendeki olumsuz psikolojik etkenlerin artmasına yol açar. Halbuki özellikle son yıllarda ağrı konusundaki umut verici gelişmeler, migren mekanizmasının eskiye göre daha fazla açıklığa kavuşması umut vericidir.

Klasik migrende nöbet başlamadan önce gözönünde parlak, kırık çizgilerin görülmesi gibi bulgular, konuşma zorluğu, şuur bulanıklığı, ışık, koku ve gürültüye duyarlılık gibi prodromal semptomlar oluşur. 20-30 dakika kadar süren bu semptomlardan sonra genellikle tek taraflı ağrı başlar. 30-60 dakika içerisinde doruğa ulaşan ağrı zonklayıcı bir özelliğe sahiptir ve bulantı ve kusma ile birliktedir.
[goinger]
Küme baş ağrısı ise migrene göre daha lokalizedir. Genellikle göz çevresinde sınırlı kalıp tek taraflıdır ve yayılmaz. Çok şiddetli inatçı ve zonklayıcıdır. Nöbetler 10 ila 90 dakika kadar sürer.
Migren, hastanın tüm yaşamını kapsayabilir. Bir çok hasta başlangıçta gelişigüzel ilaçlarla işi geçiştirmeye çalışırlar. Böylelikle migrenin iyice yerleşmesini sağlarlar. Bu dönemde gelişigüzel alman ilaçlara karşı gelişen tolerans, yani ilacın eskisi kadar etkisini göstermemesi olgusu ağrının kontrol altına alınamamasına yol açar. Hasta hekime genellikle bundan sonra başvurur. Migren tedavisinde de her hastalıkta olduğu gibi koruyucu tedavi çok önemlidir.
İlk önlem olarak hastanın migren krizinin geleceğini hisseder hissetmez hemen sessiz, sakin bir ortama giderek dinlenmesidir. Bir çok hasta bu şekilde rahatlayabilir. Hastanın balon şişirmesi, nefesini tutması gibi basit önlemlerle de bazı durumlarda migren krizi hafifleyebilir. Migren tedavisinde özellikle ağrılı dönemlerde ergotamin etkilidir. Ayrıca bulantıya karşı antiemetikler, antienflamatuar ilaçlar, steroidler ve kodein kullanılabilir.
Kas kasılması baş ağrısı en çok görülen baş ağrısı tiplerinden biridir. Yüz, baş ve boyun kaslarının sürekli kasılmasına bağlıdır. Genellikle ailesel sorunlar anksiyete ve stresler bu ağrıda sorumlu tutulmaktadır.
Kas kasılması baş ağrısı çağımızın baş ağrısı olarak niter lendirilebilir. Daha çok aşırı iş yüklenenlerde, aşırı sorumluluk altında çalışanlarda görülmektedir. Kas kasılması baş ağrısı çoğu kez migren olarak nitelendirilir. Bu son derece yanlıştır.
Migren sayısı diğer baş ağrıları arasında sanıldığı kadar çok değildir. Baş ağrıları içerisinde kas kasılması baş ağrısı toplumumuzda yüzde 50'nin üzerinde görülürken migren oranı yüzde 5 seviyesindedir.
Kas kasılması baş ağrısının tedavisinde son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Kas gevşetici ilaçların yanısıra depresyona karşı ilaçlar, son derece etkili olmaktadır, ilaçların yanısıra çeşitli ilaç dışı yöntemler de baş ağrılarının kontrolunda sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yöntemlerin başında gevşeme eğitimi ve biofeedback gibi psikolojik girişimler gelmektedir. Hastalara nasıl gevşeyecekleri öğretilmekte ve bunun için biofeedback adı verilen elektronik cihazlardan yararlanılmaktadır. Biofeedback görsel ve duysal olarak gevşemeyi gösteren bir yöntemdir. Özellikle kas kasılması baş ağrılarında son derece etkilidir.
Psikolojik sorunlara bağlı temaruz baş ağrısı

3. Psikolojik sorunlara bağlı temaruz baş ağrısı - Psikolojik yönden sorunu olan bir çok hasta bu bozukluğu baş ağrısı olarak ifade eder. Baş ağrısı gibi uzun süreli ağrılara bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik bozukluklar ile çeşitli psikiatrik hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan baş ağrılarının birbirinden ayrı tutulması gerekir. Hastalarda sürekli rum toplumsal bir sorun haline gelir. Bilgisayarlı tomografi gibi ileri tetkik yöntemleri çoğu kez gereksiz yere sırf hasta istediği için kullanılır hale gelmiştir.
Beyin tümörlerine bağlı baş ağrıları diğer baş ağrılarına göre çok daha seyrek görülür. Beyin tümörlerinde baş ağrısı genellikle tek başına seyretmez. Baş ağrısının yanısıra tümörün bulunduğu bölgedeki sinirlere göre başka bulgular da ortaya çıkar. Vücudun belirli bir bölgesinde karıncalanma, uyuşukluk ya da baş dönmesi ortaya çıkabilir. Ayrıca kitle büyüdükçe bulantı ve kusma tabloya eklenir. Beyin tümörlerinde baş ağrısının en önemli özelliklerinden birisi ağrının gittikçe artması ve ağrı kesicilere cevap vermemesidir.
II. Nevraljiler

Trigeminal nevralji yüzün bir yarısında elektrik çarpması tarzında bir ağrıdır. Herhangi bir etkene bağlı olarak başlar, çok kısa sürer ve genellikle trigeminal sinirin 2. ve 3. dalı tutulur. Etyoloji bilinmemektedir. Klinik bulguları çok belirgin olduğu için tanısı kolaydır. Hasta özellikle çene hareketleriyle ağrının arttığını ifade eder. Tedavide karbamazepin ve fenitoin en etkili ilaçlardır. Bazı hastalıklar trigeminal nevraljiye benzer bulgular verirler. Bunlar sekonder trigeminal nevralji nedenleri adı altında toplanabilirler. Özellikle santral sinir sisteminden kaynaklanan damarsal bozukluklar, tümörler bu tür bulgu verebilirler.
Travma ve zona gene trigeminal nevralji nedeni olabilir. Trigeminal nevralji tedavisinde son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Geçmişte yalnızca ameliyatla çözümlenen trigeminal nevralji için artık dışarıdan iğne ile girerek uygulanan yöntemler gelişmiştir.

III. Diş Ağrıları
Ağız çene ve yüzde olan ağrıların dişlerden mi yoksa yüzdeki diğer yapılardan mı kaynaklandığını ayırt etmek genellikle zordur. Bu nedenle diş ve yüz ağrılarının özelliklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir.
Diş ağrıları her insanın yaşamının bir döneminde uykusundan eden ağrıların başında gelmektedir. Diş ağrılarının tümü aynı nedene bağlı değildir. Diş bir organdır. Bu organın değişik yapıları vardır. Her bir yapıdaki bozukluklar ağrıya neden olabilir.

Bu nedenle diş ve yüz ağrılarının özelliklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir.

Dentinal ağrılar genellikle diş çürüğünün mine ve den-tin tabakalarını tahrip edip pulpaya ulaşmasıyla oluşur. Ayrıca pulpa ağrısı periapikal ağrı periodontal ağrı ya da tedavi sonucu olarak ortaya çıkan ağrılar görülebilir. Her bir diş ağrısının tedavisi birbirinden farklıdır. Ağrıyan dişin hemen çekilmesi son derece yanlıştır. Öncelikle tedavi yoluna gidilmelidir.
Ağrıyan dişin hemen çekilmesi son derece yanlıştır.


Diş ağrısı ayrıca kemik yapının iltihabına bağlı olabilir. Ayrıca sinüzit de diş ağrısına benzer ağrıya yol açabilir. Diş çıkarma sırasında şiddetli ağrılar görülebilir. Özellikle 20 yaş dişinin çıkma döneminde çok şiddetli ağrı ve bölgede iltihap gelişebilmektedir. Ayrıca oral ülserler ağız içerisinde şiddetli ağrıya yol açarlar. Bunlar arasında en sık görülen aftlardır. Genellikle viral kökenli olan aftlar tedaviye dirençlidir. Tükrük bezi hastalıklarında şiddetli ağrı görülebilir. Tükrük bezinin ağrıları ya iltihap ya da tükrük kanallarının tıkanması sonucu ortaya çıkar.



IV. Boyun Ağrıları 


1. Akut Servikal Strain (Kırbaç Ağrısı) - Özellikle trafik kazalarının gün geçtikçe arttığı düşünüldüğünde kırbaç ağrısı dediğimiz ağrının önemi daha da artmaktadır. Kırbaç ağrısı boynun arkadan gelen darbe sonucu önce öne daha sonra arkaya gelmesi sonucu boyun kaslarının ve bu arada boyun kasları arasından geçen sinirlerin zedelenmesine bağlıdır.
Boyun ve belde görülmesinin temel nedenlerinden birisi doğru egzersiz yapılmaması.


Böyle bir trafik kazasından sonra yapılan en büyük hata insanın kendini şöyle bir yoklaması ve daha sonra kazayı geçirdiğine sevinmesi ile başlar. Çoğu kez böyle hastalarda başlangıçta herhangi bir bulgu saptanmaz. Gerçekte kas ve sinirlerdeki harabiyet sonuçları 24-48 saat sonra ortaya çıkar. Bu nedenle böyle kazalardan sonra hastanın herhangi bir yakınması olmasa bile mutlaka yatak istirahatı yapması gerekir.



Burada ağrı iki mekanizma ile açıklanabilir. Birincisinde özellikle kas spazmı ve ödemi ile sinirlerin baskı altında kalması; ikincisinde bir veya daha fazla omurun travmaya bağlı olarak zedelenmesidir. Semptomlar üç dönemde incelenir. Akut dönemde boyunda hafif sertlik vardır. Bu dönem birkaç saatten birkaç güne kadar devam edebilir, ikinci dönemde boyun hareketlerinde kısıtlanma.ve ağrı vardır. Kaslarda ortaya çıkan semptomlar 2-3 haftadan daha uzun sürdüğünde olayın kronikleştiği düşünülmelidir. Yatak isti-rahati, omuz ve boyun bölgesine sıcak tatbiki, bölgeye elektriksel uyaran verilmesi ve basit analjezikler tedavide kullanılabilir. Daha "şiddetli vakalarda traksiyon (boynun askıda tutulması) gerekebilir.Daha önce de belirttiğimiz gibi bu bulguların hiç birisi ortaya çıkmayabilir. Çıkmaması için hastanın trafik kazasından sonra herhangi bir yakınması olmasa bile yatak istirahatine alınması doğru olacaktır.

Uzun süreli daktilo ve klavye  kullananlar,için doğru duruş çok önemli yoksa kalıcı boyun ve bel ağrılarıyle uğraşmak zorunda kalırlar.

2. Kronik Servikal Strain (Streyn) - Boyun kaslarının kronik spazmına bağlıdır. Postür, stres, şiddetli soğuk ve yorgunluk etyolojik etkenler arasındadır. Uzun süreli daktilo kullananlar, sürekli tek noktaya odaklaşarak çalışanlarda boyun kaslarının yeterince hareket etmemesine bağlı olarak gelişir.
Ayrıca aşırı tedirginlik, stres baş ve boyun kaslarının kasılmasına neden olur. Bu durumda şiddetli ağrı ortaya çıkar.Stres gibi bir etkenin ortadan kaldırılması zordur. Bu nedenle bir çok hastada kronik boyun ağrısı görülür. Tedavide kas gevşeticiler, basit analjezikler, sıcak ve soğuk tatbiki, triger noktalara soğuk sprey ve elektriksel uyaran verilebilir.

3. Servikal Osteoartrit - Osteoartrit eklemlerde oluşan dejeneratif değişikliklerdir. Hastaların çoğu 60 yaşın üzerindedir. Ağrı hafif olarak başlar giderek artar. Tanıda radyolojik inceleme önemlidir. Orta şiddette vakalarda sıcak tatbiki, lokal anestetik enfiltrasyonu, transkütan sinir sti-mülasyonu gibi yöntemler kullanılır.
4. Servikal Disk Sendromu (Boyun Fıtığı) - Omurlar arasında, omuriliği korumak üzere disk adını verdiğimiz yas-tıkçıklar bulunur. İlerleyen yaş ve tekrarlayan mekanik uyarılar sonucu servikal intervertebral diskte gevşemeler ve dejenerasyon başgösterir. En çok 5 ve 6. boyun omurları tutulur. Bu bölgenin disklerinde yırtılmalar görülür. Yırtılma sonucu disk en yakın sinir kökü üzerine bası yapar ve tutulan sinir köküne uyan bölgede şiddetli ağrı, yanma hissi ve gittikçe gelişen hissizlik ve güç kaybı vardır. Böyle vakalarda boyunluk verilmesi, hastanın istirahate alınması, fizik tedavi yöntemleri uygulanması, bölgesel ısı tatbiki ile çoğu kez iyi sonuç alınır. Ancak gittikçe ilerleyen hissizlik ve güç kaybı durumlarında cerrahi girişim gerekli olabilir.
5. Omuz - Kol ve El Ağrıları - Omuz ve kol ağrıları hastanın işgücünü engellemesi yönünden büyük önem taşır. Boyundan kaynaklanan ağrıların bir kısmı kol ve ele yansır. Sportif faaliyetlerde bulunanlarda daha sık olarak görülen tenisçi dirseği ve golfçü dirseği gibi rahatsızlıklar önemlidir.
Boyun ve sırt kaslarının gerilmesi, kola giden damar ve sinirleri sıkıştırarak yine çok şiddetli kol ağrılarına neden olabilirler.Trafik kazaları ya da diğer kazalara bağlı olarak kolun ani gerilmesi, uzun süre asılı kalması, kola giden sinirlerde tahribata yol açarak çok şiddetli yanma tarzında ağrılara neden olabilirler.
Kola giden damarların yaralanmaları damarların onarılmasından sonra da yine çok şiddetli yanma tarzında ağrılara yol açabilir.Aşırı sigara içenlerde damarların daralması ve kola yeterince kan gitmemesi şiddetli kol ağrılarına neden olur. Miyokard infarktüsünün başlaması sırasında özellikle sol kola vuran şiddetli ağrılar herkesçe bilinmektedir. Özellikle kola giden sinirler üzerine baskı yapan akciğer tümörlerinde şiddetli ağrının yanısıra kolda hareket kaybı ve çeşitli bozukluklar ortaya çıkar.
Tenisçi dirseği dediğimiz hastalıkta genellikle dirseğin dış yan yüzündeki kolu geren kasların yapıştığı bölgede şiddetli ağrı ve hassasiyet vardır.

Tenisçi dirseği dediğimiz hastalıkta genellikle dirseğin dış yan yüzündeki kolu geren kasların yapıştığı bölgede şiddetli ağrı ve hassasiyet vardır.
Kolunu tekrarlayan şekilde kullananlarda, örneğin tenisçilerde görülür.
Golfçü dirseği ise tenisçi dirseğine benzer şekilde bilekte bulunan kas ve sinirlerin tekrarlayan şiddetli hareketler sonucu bölgede hassasiyet gelişmesidir. Dirsek içyanında ağrı ve hassasiyet vardır.
Her iki durumda çla hastanın fizik tedavi uzmanı tarafından görülmesinde yarar vardır.

V. Bel Ağrıları
Bel ağrılarının nedenlerine geçmeden önce omurga yapısı ve insanda omurga üzerine binen yüke değinmek gereklidir.İnsan evrim teorilerine göre dört ayaklıdan iki ayaklıya geçene dek büyük bir evrim geçirmiştir. însan diğer memeli hayvanların omurga yapısına sahiptir.Bu yapı insan dört ayaklıdan iki ayaklıya geçince de görevini sürdürmüştür. Buna bağlı olarak bel üzerine binen yük diğer hayvanlardan daha fazla hale gelmiştir. Bu anlamda bel ağrısı insanın insan olmasından kaynaklanmaktadır.

Bel ağrısı insanın insan olmasından kaynaklanmaktadır.Beliniz ağrıyorsa insan olduğunuzu ispatladınız demektir.

İnsan omurgası bütün yükü taşır. însan omurgası boyun, göğüs, bel ve kuyruk sokumuna doğru uzayan bölgede farklı özelliklere sahiptir.
Özellikle boyun ve bel omurları daha fazla yük taşırlar. Göğüs bölgesindeki omurlar göğüs kasları ve kaburgalar tarafından tutulduğu için bu bölgelere yük diğer bölgelerdeki kadar binmez. Bir kafes halinde bütünlük taşırlar.
Göğüs omurlarının bulunduğu bölge boyun ve bel omurlarının bulunduğu bölgeler kadar hareketli değildir. Boyun ve bel omurları hareketli olduğu için yaş ilerledikçe bu bölgeler üzerindeki yük daha fazla etki göstermeye başlar.
Her bir omur çeşitli darbelerden, aşırı yükten ve hastalıklardan etkilenir. Omurların birleşmesi ile meydana gelen omurganın vazifesi omuriliği çevreden korumaktır. Omurilik vücuda giren çeşitli sinirlerin çıktığı bir telefon santralı gibidir.
Omurilikten çıkan sinirler vücudun çeşitli bölgelerine gitmek üzere omurlar arasında bulunan deliklerden geçerler.

Omurga evriminin bel ağrısındaki yeri.
Omurlar kemik yapısındadır. Üst ve alt omurların birbiri üzerine binmesini ve sinirleri sıkıştırmasını engellemek üzere her omur arasında disk adı verilen yumuşak yastık-çıklar vardır. Bu yastıkçıklar daire şeklindedir.
Yastıkçığın iç bölümü sıvıya yakın bir özelliğe sahiptir. Bu bölgelere binen yük yastıkçığın dış kısmından daha fazladır. Yastıkçığın dış kısmı ise daha sert bir tabakadan meydana gelmektedir. Omurlar üzerine binen yük içten dışarıya doğru bir tazyik yaratır.Yaşın ilerlemesi ile bu yastıkçıklar yıpranmaya ve yeterince kendini yenilememeye başlar. Dıştaki tabaka incelir.Ağır yük kaldırma, ani hareketler dıştaki tabakanın yırtılmasına neden olur. Disk omurga kanalına taşar. îşte bel fıtığı denen olay budur.
Bel ağrısı bir çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir. Omurları birleştiren eklemlerin iltihapları, kireçlenmeler, kemik yapısının yaşla birlikte azalması hep bel ağrısı nedeni olabilir. Bel kasları üzerine aşırı yüklenme, omurganın yapısal bozuklukları, omurgaları tutan tüberküloz ve diğer enfeksiyonlar, yaralanmalar, romatizmal hastalıklar, tümörler bel ağrılarına yol açarlar.
Bel ağrıları baş ağrılarında olduğu gibi başlıbaşına bir hastalık olarak ortaya çıkabileceği gibi diğer bölge hastalıklarının bir belirtisi, bir yansıması olarak da ortaya çıkabilir.
Bel fıtığının tedavisi ilaçlarla başlayarak yatak istirahati,çeşitli egzersizler, fizik tedavi yöntemleri, bele yapılan çeşitli iğneler ve cerrahi yöntemlere kadar uzanan geniş bir çerçeve içinde ele alınmaktadır.

Bel Fıtığı ve Siyatik - Yukarıda sözü edildiği gibi bir darbe, ağır kaldırma, kaza gibi nedenlere bağlı olarak omurlar arasındaki yastıkçıklarda meydana gelen yırtılma, omurilikten ve omurlar arasından çıkan sinirlere baskıya yol açar. Bu bölgede elimiz yandığı zaman ortaya çıkan su toplamasına benzer bir durum gelişerek sinirler üzerindeki baskıyı arttırır.
Sinirler üzerine olan baskı hem belde hem de belden çıkarak sinirin dağıldığı bölgede ağrı ve diğer belirtilere neden olur. Ağrının yanısıra hareket kısıtlılığı, tutulan tarafta karıncalanma, duyu kaybı, yanma hissi gibi bulgular ortaya çıkar.
Sinir basısının bacağa giden siyatik sinire olması durumunda siyatik adını verdiğimiz klinik duruma yol açar.
Hastanın ağrısı otururken, kalkarken, yatakta bir taraftan bir tarafa dönerken artar.
Hapşırma, öksürme, ıkınma gibi hareketlerde ağrı şiddetlenir. Ağrının şiddetlenmesinin yanısıra hastanın refleks adını verdiğimiz sinir sistemi bulgularında da değişiklikler ortaya çıkabilir.
Bel fıtığının tedavisi ilaçlarla başlayarak yatak istirahati,çeşitli egzersizler, fizik tedavi yöntemleri, bele yapılan çeşitli iğneler ve cerrahi yöntemlere kadar uzanan geniş bir çerçeve içinde ele alınmaktadır.
Hangi tedavinin uygulanacağı hastalığın evresine, daha önce uygulanan tedavi yöntemlerine, hastanın genel durumuna ve geçirdiği başka hastalıklara göre değişkenlik gösterir.
Ancak bel fıtığının tedavisinde çeşitli ilkeler belirlenmiş bulunmaktadır.
Bel fıtığının tedavisi bir ekip halinde değerlendirilmelidir. Hasta hangi hekime başvurursa başvursun bel fıtığının hastanın bulunduğu aşamadaki tedavisine göre değerlendirmelidir. Örneğin, hasta fizik tedavi uzmanına giderse gerekmediği takdirde fizik tedavi uygulaması, beyin cerrahına giderse, eğer ameliyat gerekli değilse ameliyata alınması son derece yanlış bir uygulamadır. Tüm bu konservatif yöntemler başarılı olmadığı takdirde cerrahi girişim düşünülmelidir. Cerrahi girişini bel fıtıklarında iki şekilde sözkonusu olabilir.
Birincisi ani bel fıtıklarında sinirler üzerine bası belirtileri çok fazla ise ani bir felç gelişmesi ve hastayı sakat bırakma olasılığı varsa hastanın vakit geçirmeden ameliyata alınması gerekir. Aksi takdirde daha sonra onarılması mümkün olmayan bozukluklar ortaya çıkabilir.
İkincisi ise yukarıda sözü edilen ani değişiklikler yoksa ve diğer tedavi yöntemleri ile sonuç elde edilememişse hasta cerrahi bir girişime alınır.
Görüldüğü gibi bel ağrılarının tedavisi ancak çok ayrıntılı bir değerlendirme, geniştbir zaman sürecine yayılan tedavi yöntemleri ile mümkündür.
2. Bel Çektirmek Doğru Mudur? - Bel fıtığına karşı hekim olmayan çeşitli kişiler tarafından bel çekmek şeklinde tedaviler uygulandığı bilinen bir gerçektir. Tıpta manipülasyon olarak bilinmekte ve hekimler tarafından uygulanmaktadır. Ancak bu yöntemin hekim tarafından bile son derecede titiz bir şekilde uygulanması gerekir. Aksi takdirde çekme sırasında omurilikten çıkan sinirlerin omurlar arasına sıkışarak onarılması güç bozukluklara hatta felce neden olabilmektedir. Birçok hastada bel ağrısı basit ilaçlarla ya da yatak istirahati ile geçebilir.
Tıp dışı kişiler tarafından uygulanan bu yöntemin bazı hastalarda başarılı olması bu yöntemlerin riskini ortadan kaldırmaz. Tıpta uygulanan girişimlerde ilk ilke hastaya yararlı olalım derken zarar vermemektir. Bu nedenle tıp dışı kişiler tarafından bel çektirmenin son derecede zararlı olduğunun özellikle vurgulanmasında yarar vardır.
Her bel ağrısı bel fıtığına bağlı değildir. Bel bölgesi kaslardan çok zengindir. Bu kasların içinde gelişen hassas noktalar bel ağrısına yol açabilir. Ayrıca omurların birbirine bağlanma noktalarındaki eklemler ayrı bir ağrı kaynağıdır. Bel eklemlerine aşırı yüklenme, bu eklemlerde meydana gelen iltihabi değişiklikler, bel ağrısına neden olabilir. Bel bölgesindeki bağların aşırı gerilmesi yine ağrıya yol açabilir. Bu tip ağrılarda hastanın tedaviden çok korunma yöntemlerinden yararlanması gerekir. Hastanın kaslarını kuvvetlendirici egzersizler yapması, ağır yük kaldırmaması gerekir. Bel egzersizlerinin bilinçli yapılması gerekir. Gelişigüzel yapılan hareketler yarardan çok zarar verir. Çünkü her kas grubunu kuvvetlendirici egzersiz birbirinden farklıdır. Yanlış hareketler sonucu bel ağrılarının şiddeti artar,
Omurilik yalnızca bacaklara ve kaslara değil batındaki bütün organlara sinirler gönderir. Bu nedenle batında bulunan organ bozuklukları bel ağrısına neden olabilir. Kadın organlarının hastalıklarında, bağırsak sistemi hastalıklarında, prostat bezinin hastalıklarında, bel ağrısı şikayetleri ortaya çıkabilir. Ayrıca pankreas bezinin iltihap ve kanserleri şiddetli bel ağrısına yolaçar.
Belirli bir yaşın üzerindeki hastalarda bel ağrılarında kanser kuşkusunun ortadan kaldırılması için gerekli incelemelerin mutlaka yapılması gerekir. Bir çok kanser tipinde bel omurlarına sıçrama görülebilir. Bu nedenle siyatik tanısı ile tedavi gören hastalardan özellikle yaşlı olanların bu yönden de incelemeye alınması gereklidir.
Bel ağrıları ağrı ile ilgili hekimlerin bir araya gelerek değerlendirmesi gereken önemli bir konudur. Bel ağrısının 50'den çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabileceği gözönü-ne alındığında ayrıntılı değerlendirmenin önemi daha iyi anlaşılmış olacaktır.

 <<<<Ağrı Nedir? Ağrı Çeşitleri Nelerdir?Ağrının Mekanizması

Ağrılar ile İlgili Bulunmaz Bir Kaynak (AĞRI SENDROMLARI II)>>>>

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.