Header Ads


Lykia

Lykia tarihi, çok cazip bir bölge olmasından dolayı sürekli istila edilmeye çalışılmış ve de bu istila hareketlerine karşı yapılan destansı mücadelelerin yer aldığı bir bölgenin tarihidir. Birkaç Atina seferi olsa bile İ.Ö. 1.yy.da çoğunluğu başarısız olan Yunanlıların yaptığı kolonileştirme çabaları görülmektedir.

Lykia Tarihi Lykialıların ilk direniş örneği 2.Kyros zamanında bütün Asia Minor’u istila eden Harpagos komutası altındaki Perslere karşı İ.Ö.540 yılı civarlarında gerçekleşmiştir. Persliler,Lykia’nın başkenti Xanthos’a saldırırlar.Xanthoslular kahramanca bir mücadele ortaya koyarlar.Tarihin babası kabul edilen Herodotos bize bunu şöyle aktarır: (…)Harpagos’un emri altındaki Pers ordusu Xanthos Ovasına girdiler ve Xanthoslular ile savaştılar. Xanthoslular, Perslerin muazzam büyüklükteki ordusuna karşı, masalsı bir cesaretle küçük bir kuvvetle savaştılar.Büyük bir cesaretle Pers ordusuna direndiler,ancak yenildiler.Karılarını,çocuklarını,kölelerini ve hazinelerini kaleye götürdükten sonra kaleyi ateşe verdiler.Akabinde Xanthos erkekleri,Perslilere karşı son saldırılarını yaptılar.Xanthosluların son adamı ölünceye kadar seslerinde savaşın bağırışları bitmiyordu(…) Xanthos daha sonra şehre göç eden diğer Lykialılar gibi o felaket sırasında şehrin dışında bulunan seksen aile tarafından tekrar nüfuslandırıldı. Lykia’daki Pers hâkimiyeti aslında vergi istemek amaçlı olduğu için son derece ılımıydı ve şehir onların kendi hanedanlığının yönetimine bırakıldı. Lycia 5. Yy sonlarında sözde Pers hâkimiyeti altındaydı ancak pratikte vergilerini Perslere ödedikleri sürece hemen hemen bağımsızdılar. Lykialılar M.Ö. 480 yılında, daha sonra Atinalılardan yana taraf olacak olmalarına rağmen Xserkes’in Yunanistan istilasına 50 gemi ile katkıda bulundular. M.Ö. 470 civarlarında Atinalı komutan Kimon Lykia’da Perslere karşı bir mücadeleye girişmiştir. M.Ö. 454 yılından itibaren de Delos Deniz Birliğine katılmışlar ve birliğe gemi ve vergi vermişlerdir.Ama onların fazla bir seçenekleri yoktu.Plutarchos bize ; Phaselis’in birliğe katılmayı reddettiğini ya da Kimon’un filosuna geçiş izni vermediği için Kimon’un onların yurtlarını başlarına yıktığını söyler.M.Ö. 468 yılında Kimon 300 gemilik donanmasıyla Asia Minorun güney kıyılarına geldi ve Persleri Lykia’dan ve Karia’dan kovdu.Perslerin kovulmasının ardından Atina ve Sparta arasındaki Peleponesos savaşları patlak verdi ve Telmessos ve Phaselis dışında kentlerin çoğu Delos Birliğinden çıktılar.M.Ö. 429 yılında Atina Lykia’yı tekrar birliğe girmeye zorlamak için Lykia’ya karşı bir sefer düzenledi ancak bu Xanthos’lu Gergisin General Melesander’i yenmesi ile başarısız oldu.Lykialılar M.Ö. 412 yılında tekrar Pers hakimiyeti altına girdiler.Pers Satrapı yeniden bölgeye yerleştirildi ancak yönetim yerel hanedanlığa bırakıldı.Gergisin yerine Letoon’da Leto ve Apollon tapınaklarını yapan ve Telmessos Xanthos Pinara’yı yöneten Tloslu Arbinnus yönetime geçti.Tarihte ne olduğu hakkında birkaç teori var.Limyra beyinin Xanthoslu yöneticilerden bağımsızlığını elde etme hırsı olduğu görülüyor.Limyra beyi,Xanthostaki hanedanlığı yendi ve tüm Lycia’nın bazı diğer Anadolu bölgeleri ve satraplıkları ile beraber Pericles’in bağımsızlık kazanma teşebbüsü olan Satrap Ayaklanmasını yönetti.Ancak Lycia, ayaklanma bastırıldığı vakit Karia soyundan olan Mausolosun hakimiyeti altına girdi. Mousolos stratejik yerlerde garnizon bölgeleri oluşturdu bu zamandan sonra Karialı yöneticiler Lykia nın yerel kültürünü örtbas etmeye ve Helen-Karia kültürünü empoze etmeye başladılar. İskender M.Ö. 333 yılında Lykia’ya geldiği zaman, Lykialılar Karia yönetimi altında hayatlarını sürdürüyorlardı. İskender geldiği vakit bekli de kurtarıcı gözüyle kabul edildiğini, İskenderin düşmanca bir tepki almamasından çıkarabiliriz. Hatta daha önceleri yabancı istilasına direnen Xanthos bile kapılarını gönüllü bir şekilde ona açtı ve diğer Lykia şehirleri de sessizce İskender’e teslim oldular. İskender onun yönetimini istemeyen vahşi insanların yaşadığı Telmessos’u hiçbir zaman alamadı. İskenderin ölümü ile beraber generalleri arasında taht tartışmaları başladı ve Lykia Asia Minorun çoğu ile beraber Antigonos’un hakimiyeti altına girdi. Daha sonra M.Ö. 309 yılında Mısır Kralı Ptolemaios’un hâkimiyeti altında girdi. Ptolemaiosların 100 yıllık hakimiyeti esnasında Lykia yerel karakterini biraz biraz kaybetmeye başlamıştı. Yunanca Lykialılar tarafından ulusal dil olarak kabul edildi ve sanat ile kültürde Yunan etkileri hissedilmekteydi.Örnek olarak lahit mezarları önceki kesik taş mezarların yerini aldı Lykia hanedanlığının kuralları şehirlerin Yunan anayasasını kabul ettikleri için Pericle ile beraber sona erdi.Ptolemaios Lykia’yı ağır vergilere bağladı ve Lykia’yı Mısır ordusuna hizmet etmeye zorladı.Lykia Seleukos kralı 3. Antiokhos tarafından M.Ö. 197 yılında kurtarıldı.Antiokhos Phaselis , Limyra, Andriake, Patara ve Xanthos u aldı.Kısa bir süre sonra M.Ö. 192 yılında batıya doğru yayılmayı durdurmasını ve Asia Minordaki Yunan şehirlerinden geri çekilmesi gibi Roma’nın taleplerini reddettiği vakit Syria savaşı başladı.Roma önceden bu şehirlerin bazılarına özgürlük vermişti. Romalı tarihçi Livius bize Rodos’un Roma ile müttefik olmaya başladıklarını ve Rodos’un Antiokhos’un donanması Kuzeye gelmeden önce önünün kesilebileceği stratejik olan gemiler için korunaklı ve aynı zamanda savunulabilir bir liman olan Patarayı işgal etmeyi teklif ettiğini anlatır. M.Ö.190 yılında Antiokhos Magnesia Savaşında Romalılar tarafından yenilir. Lykialılar, Mag nesia savaşında Antiokhos’a yardım ettiklerinden dolayı yönetimi Rhodos’a bırakılarak cezalandırılır. Lykialılar ilk başta durumu yanlış anlarlar. Lykialılar, Rhodosluların şiddetli muamelelerine son derece kızmışlardı ve 20 sene boyunca onlarla savaştılar. Rhodos’un müttefikliğinden bıkan Roma Senatosu,lykiadan rhodos egemenliğini kaldırarak lykia’yı yarı bağımsız bir yönetime bıraktı. M.Ö.167 yılında Roma asia eyalet düzeninde lykia dokunulmamış olarak kaldı ve Lykia Birliği önemini arttırdı. M.Ö.88 yılında Pontus Kralı 6.Mitradates’in saldırıları başladı.Mitridates Asia Minor’un batısını hakimiyet altına almaya başlamıştı.Birçok yer onu Romanın yetersiz yönetiminden dolayı kurtarıcı olarak karşıladı. Ancak lykia,romaya sadakatini ispat etti.Mitridates,adamlarını lykiayı boyun eğdirmek için buraya gönderdi.Mitri Datesin adamları kısa bir zaman dilimi içerisinde Patarayı kuşattılar ve lykianın kutsal merkezi olan Letoondaki kutsal korulukta bulunan keresterlerden savaş aletleri yaptılar.Ancak lykia yinede etkili bir şekilde işgal edilemedi ve mitridates roma’ya yenildi.Roma zaferin ardından lykia bölgesine Bubon,Oinoanda veBalburayı ekleyerek şükranlarını sergilediler. Lykianın romayla dostluğu ilerdi.Gaius Julius Caesar, Pompeius’u yendikten sonra mısır’a asia minordan geçerek gitti.Caesar,yolculuğu boyunca kendisinden endişe duyan şehirlerden temsilciler aldı.Açıkçası Lykialılar da bu insanlar arasındaydı ve onlarla dostuklarını karşılıklı askeri antlaşmalarla pekiştirdiler.Aslında bu gibi antlaşmalar Romanın temelleriydi.Çünkü bu sayede yüzyıllar boyunca askeri başarılarını ve sürekliliğini devam ettirdi.Var olan barış ortamı romadaki güç savaşları yüzünden pekte uzun sürmedi.M.Ö.42 yılında Brutus asya’ya para ve asker toplamak için geldi.Ancak lykia bunu reddince,Brutus Lykia Birliğinin askerlerinin toplandığı Xanthos’a saldırdı.Xanthoslular cesurca savaşmalarına rağmen tıplı 500 sene önce olduğu gibi topluca ölümü seçtiler.Lentulus,Andriake limanında bulunan zinciri kırarak Myra’ya saldırdı.Ardından Myralılar,Pataralılar ve Lykianın geri kalanı Brutusun taleplerini yerine getirmek zorunda kaldılar.Lykianın kontrolü Brutusu yenen Roma’ya geçti.Antonius,Lykiaya tekrar özgürlüğünü bahşetti. M.Ö.27 yılında lykia, Augustun hükümranlığı sırasında tekrardan gelişti.Lykia şehirleri Roma eyalet sisteminin bir parçası olmamalarına rağmen roma ile gayet güzel ilişkileri olmuştur. M.Ö.43 yılında İmparator Cladiusun emriyle lykianın tümü pamfilya’ya bağlandı.Tarihçi Cassi Dio bize;lykialıların bazılarının Romalılara isyan ettikleri ve onları öldürdükleri için pamfilyaya bağlandığını söyler.Maalesef isyan hakkında bizlere fazla bir şey söylemiyor. Ama Cladius beklide lykiadan gelen kaynakların tümünü kontrol altına alma düsüncesiyle bunu yapmış olabilir.Entegrasyonun ardından Cladius hemen yolların haritasının yapılmasını emretti.Yol sistemin kontrolü Roma için hayati değer taşıyordu.Çünkü ürünlerin limanlara taşınması kadar eyaletlerin sınırlarında bulunan taburların daha rahat hareket etmesini sayabiliriz.Pamfilya ile birleştirildikten sonra Lykia,imparatorun atadığı bir yönetici olan Q. Veranius tarafından yönetiliyordu.Ancak Lykia Birliği, roma senatosunun özel bir kararı ile fonksiyonunu devam ettriyordu.Strabon,birliğin yerel konularda kendi karar verdiğini ancak savaş,barış ve müttefiklik konularında karar verme gücünün romada olduğunu söyler. M.Ö.67 yılında Nero yönetiminde kısa bir süre de olsa romadan bağımsız kaldı ancak 69 yılındaki sivil savaşı takiben 70 yılında tekrar Vespasianusun yönetimi altında Pamfilyaya bağlandı. Birinci ve ikinci yüzyıllarda imparatolardan Germanicus,Vespasianus,Traianus ve Hadrianus değişik sebepler ile lykia’yı ziyaret etmişlerdir.Germanicus ve karısı Agrippa 18 yılında Myra’yı ziyaret etmişler ve heykelleri Andriakede inşa edilerek onurlandırılmışlardır. Vespasianus,Patara’yı ziyaret etmiş ve bölgede çalışan halka para yardımında bulunmuştur Hadrianus ise karısı Sabina ile 131 yılında lykia’yı ziyaret etmiştir.Hadrianus eyalet gezileri sırasında eyaletlerin çoğu tarafından sevilen bir imparatordu.Birçok gezisi sırasında yeni binalar ve yerleşim yerleri yaptırmıştır.Hadrianus,Patara,Andriake ve Phaselis’de büyük granariumlar yaptrımıştır.Bunların yanı sıra Letoon’da onun adına imparatorluk kültü vardır. Lykia,.Roma yönetimi boyunca doğal olarak kültüründe,sanatında ve günlük yaşamında romanizasyon sürecine girdi.Lykialı aristokratlar roma isimlerini kullanmaya başladılar ve imparatorluk kültü hızlı bir şekilde yayıldı.Lykia,Roma yönetimi altında oldukça zenginleşti. Ticaretin gelişmesi ile insanlar zenginleşmeye başladılar ve yaşadıkları kentlere yardımlarda bulunmaya başladılar.Buna örnek olarak dünyanın ilk philanthropisti olarak adlandırlan Rhodiapolisli Opramoas,Xanthos,Tlos ve Limyra tiyatroları da dahil 60 kadar büyük eseri finanse etmiştir.

DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK DİLEĞİYLE... 

Hiç yorum yok

YORUM BIRAKMAK DÜŞÜNMEK VE PAYLAŞMAK İLE İÇ İÇEDİR. LÜTFEN DÜŞÜNDÜKLERİNİZİ PAYLAŞIN. YORUMLARINIZLA DAHA ÇOK PAYLAŞILALIM.

www.nerdenduydun.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.